Özlemezsiniz kimseyi.. İstemezsiniz hiçbir şeyi.. Sevgi dallarınıza sular yürümez artık, kurur kalır çıtırtılarla sürgünleri.. Hiçbir cümlenin başı yoktur ve sonu da; hatta sözcüklerin ilk hecesinde kalır.. Ne fazla, ne eksiksinizdir, bilemezsiniz, anlayamazsınız…
Yüreğiniz bir tavan arasıdır, düşleriniz bir yangın bahçesi, umut martılarınız haykırışsız…
Yaptıklarınızdan mı pişmansınızdır, yapamadıklarınızdan mı?
Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarınızın özlemi mi yaşatıyordu sizi,
yoksa yaşayamadıklarınızın girdabında mı tükendiniz?
Erteleyip, biriktird iğiniz düşlerinizin sancısı mı şu an kıvrandıran sizi;yoksa hiçbir sancıyı hissedeme yecek kadar geç mi kaldınız artık..??
En çok unutmaya çalıştıklarınız mı yaşatıyor sizi, en unutulamaz olanlara olan özlemleriniz mi..??
En özlediğiniz mi, en çok unutmaya çabaladığınız, yoksa o mu en unutmak istediğiniz..??
Galiba içimizi en çok acıtan, göze alamadıklarımız ve alamadıkça da, özlemiyle içimizde besleyip büyüttüklerimizdir… Onlar bir an gelir,o kadar büyürler ki, taşarlar içinizden, bedeniniz den, ruhunuzda n, kimsesiz kalırsınız, kendinizs iz hatta…
Adını koyabildiğiniz hiçbir duyguyu yardımınıza gelmez, duymaz bile sizi… Sığınaksızsınızdır, kendinize bile…
içinizde bir daha geri gelmemek üzere giden bir şeylerin kanat seslerinin kulaklarınızdaki sağırlığına mahkum edilmişliğinde kıvranmaktayken- , yarım bırakmayın artık yüreğinizin serüvenleri, kımıltısız kalmasın içinizin yaprakları…